her zamanki - Türkçe İngilizce Sözlük

her zamanki

"her zamanki" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 13 sonuç

Türkçe İngilizce
General
her zamanki habitual s.
Grandfather sat in his habitual place near the fire.
Büyükbabam her zamanki yerine, ateşin yanına oturdu.

More Sentences
her zamanki usual s.
He did this with his usual spirit of openness, and very high level of expertise.
Bunu her zamanki açıklık ruhu ve çok yüksek düzeydeki uzmanlığıyla yaptı.

More Sentences
Trade/Economic
her zamanki regular s.
A greater and more regular political presence in the region is therefore required more than ever.
Bu nedenle bölgede daha büyük ve daha düzenli bir siyasi varlığa her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.

More Sentences
Law
her zamanki habitual s.
Grandfather sat in his habitual place near the fire.
Büyükbaba, ateşin yanında, her zamanki yerine oturdu.

More Sentences
Technical
her zamanki usual s.
I have lost my voice and so I do not know whether I will be able to deliver my usual explanations of vote tomorrow.
Sesimi kaybettim ve bu nedenle yarın her zamanki oy açıklamamı yapıp yapamayacağımı bilmiyorum.

More Sentences
General
her zamanki stock s.
her zamanki wonted s.
her zamanki accustomed s.
her zamanki ordinary s.
her zamanki routine s.
her zamanki accustomable s.
her zamanki uneventful s.
her zamanki usu (usual) s.

"her zamanki" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 78 sonuç

Türkçe İngilizce
General
(her zamanki gibi) erdi/ardı would f.
You would ruin the surprise again, wouldn’t you!
Sürprizi yine mahvederdin, değil mi!

More Sentences
her zamanki gibi as usual zf.
Naturally we do not need a WHO list for this; subsidiarity will apply as usual.
Doğal olarak bunun için bir WHO listesine ihtiyacımız yok; her zamanki gibi yetki ikamesi geçerli olacaktır.

More Sentences
her zamanki gibi as always zf.
You are in my heart today as always.
Bugün her zamanki gibi kalbimdesin.

More Sentences
Colloquial
her zamanki gibi as ever expr.
Society in Afghanistan remains as fractured as ever.
Afganistan'da toplum her zamanki gibi parçalanmış durumda.

More Sentences
General
her zamanki yol route i.
her zamanki iş routine work i.
her zamanki hikaye usual story i.
kişinin her zamanki standartlara uymadığı zaman off-hour i.
sahip olduğu kelimelerin her zamanki veya gerçek anlamlarının kullanılmayıp benzetme, metafor veya kişileştirme içeren ifade figure of speech i.
yerinde olmamak (her zamanki) be out of place f.
(bir davranış için) birinin her zamanki davranışlarına uymamak be out of character f.
her zamanki performansı göstermek do oneself justice f.
her zamanki seviyede olmak be up to par f.
her zamanki yoldan gitmek yerine yeni bir yol yaratmak detour f.
her zamanki yoldan gitmek yerine başka bir yoldan gitmek detour f.
her zamanki miktardan az less than usual amount s.
her zamanki gibi meşgul busy as usual s.
her zamanki gibi as ... as ever zf.
her zamanki çabuklukla with customary despatch zf.
her zamanki koşullarla on the usual terms zf.
her zamanki gibi as ever as zf.
her zamanki gibi unsurprisingly zf.
her zamanki sırayla in course zf.
her zamanki gibi inevitably zf.
her zamanki durumunda olmayan off ed.
her zamanki standartlarına uymayan off ed.
her zamanki halin yourself zm.
her zamanki gibi in the rough expr.
insanın her zamanki gibi başarılı olmadığı gün off day i.
Phrases
her zamanki gibi as per usual/normal zf.
her zamanki gibi aynı same as it ever was expr.
her zamanki gibi in the ordinary way expr.
her zamanki gibi as per usual expr.
Colloquial
her zamanki şeyler the usual i.
her zamanki şey war horse i.
her zamanki şey old war horse i.
her zamanki gibi up to the mark expr.
her zamanki gibi no more than I have to expr.
her zamanki hikaye (that's a) likely story expr.
her zamanki gibi as is his wont expr.
her zamanki gibi as is her wont expr.
her zamanki şeyler it's business as usual expr.
her zamanki şey it's the old story expr.
Idioms
bildiğin/her zamanki tipler the usual suspects i.
her zamanki hikaye (birinin söylediğinin yalan olduğu düşünülerek söylenir) a likely story i.
her zamanki gibi anında tepki verme knee-jerk reaction i.
her zamanki tayfa the usual suspects i.
her zamanki hikaye likely story i.
her zamanki şey/hikaye old story i.
her zamanki şey the same old rigmarole i.
her zamanki performansını göstermek do oneself justice f.
her zamanki gibi olmak run to form f.
her zamanki gibi olmak (olumsuz anlamda) be par for the course f.
her zamanki gibi olmak (olumsuz anlamda) be (about) par for the course f.
her zamanki/eskisi kadar iyi olmamak be slipping f.
her zamanki performansını göstermek do yourself justice f.
her zamanki gibi once more zf.
her zamanki şeyler business as usual expr.
her zamanki gibi true to type expr.
her zamanki gibi true to form expr.
her zamanki şey it's the same old rigmarole expr.
her zamanki işler business as usual expr.
Speaking
her zamanki halim my usual self expr.
her zamanki gibi çok naziksiniz you are so kind as usual expr.
her zamanki gibi çok naziksin you are so kind as usual expr.
her zamanki gibi yalnızdı she was alone as usual expr.
her zamanki gibi çok şirinsin you are pretty as usual expr.
(bu benim) her zamanki halim my usual self expr.
Trade/Economic
her zamanki tedarikçi usual supplier i.
her zamanki toplantı stated meeting i.
her zamanki şartlarla on the usual terms i.
her zamanki koşullarda on the usual terms expr.
Law
atama yetkilerini her zamanki sahiplerinden başkana veya kuruma aktaran beyanname veya yasama işlemi ripper i.
atama yetkilerini her zamanki sahiplerinden başkana veya kuruma aktaran beyanname veya yasama işlemi ripper act i.
Marine
her zamanki hızlılık customary dispatch i.
her zamanki hızlılık usual and accustomed speed i.
Latin
her zamanki yerinde in loco zf.
Slang
her zamanki berbat durum snafu (situation normal all fucked up) expr.